-
1 pick up
tutup kaldirmak; toplamak, ortadan kaldirmak; gelismek, ilerlemek; elde etmek, edinmek, bulmak; (yine) baslamak, baslatmak; ugrayip almak; arabasina, almak; (kiz) tavlamak; (suçlu) yakalamak; (radyoda) duymak; (kendini) toparlamak, toparlanmak -
2 подхватывать
1) altından tutup kaldırmak; yakalamak, kapmakподхвати́ть мешо́к (с земли́) — (yerdeki) çuvalı altından tutup kaldırmak
подхвати́ть больно́го под мы́шки — hastanın iki koltuğuna girivermek
подхвати́ть бро́шенный мяч — atılan topu (havada) yakalamak
ло́дку подхвати́ло тече́нием — kayık akıntıya kapılarak sürüklendi
2) ( не дать упасть) yakalamak3) перен., разг. ( болезнь) kapmak, yakalamak, tutulmak4) ( инициативу) destekleyip geliştirmek / yaygınlaştırmak5) ( песню) katılmak -
3 поддевать
несов.; сов. - подде́тьподде́ть что-л. ви́лами — çatalla kaldırmak
2) перен., разг. ( говорить колкости) (yakalayıp) iğnelemek -
4 pick
n. kazma, kürdan, seçme, seçenek, hasat, toplanan ürün miktarı, burun karıştırma————————v. toplamak, koparmak, yolmak, ayıklamak, didiklemek, karıştırmak (burun), kemirmek, seçip almak, seçmek, küçük küçük yemek, gagası ile toplamak, delmek, kazmak, çapalamak, sivri bir şeyle açmak (kilit vb.), yankesicilik yapmak, çekiştirmek* * *topla* * *I 1. [pik] verb1) (to choose or select: Pick the one you like best.) seçmek2) (to take (flowers from a plant, fruit from a tree etc), usually by hand: The little girl sat on the grass and picked flowers.) koparmak, toplamak3) (to lift (someone or something): He picked up the child.) tutup kaldırmak, eğilip almak4) (to unlock (a lock) with a tool other than a key: When she found that she had lost her key, she picked the lock with a hair-pin.) kurcalayıp açmak2. noun1) (whatever or whichever a person wants or chooses: Take your pick of these prizes.) seçim, tercih2) (the best one(s) from or the best part of something: These grapes are the pick of the bunch.) en iyisi•- pick-up
- pick and choose
- pick at
- pick someone's brains
- pick holes in
- pick off
- pick on
- pick out
- pick someone's pocket
- pick a quarrel/fight with someone
- pick a quarrel/fight with
- pick up
- pick up speed
- pick one's way II [pik] noun((also (British) pickaxe, (American) pickax - plural pickaxes) a tool with a heavy metal head pointed at one or both ends, used for breaking hard surfaces eg walls, roads, rocks etc.) kazma -
5 ziehen
ziehen <zieht, zog, gezogen> ['tsi:ən]I vt1) ( allgemein) çekmek (an -den); ( zerren) çekmek, sürüklemek; ( Anhänger) çekmek; ( dehnen) uzatmak;jdn am Ärmel \ziehen birini kolundan çekmek;jdn auf seine Seite \ziehen birini kendinden yana çekmek;alle Blicke/die Aufmerksamkeit auf sich \ziehen herkesin bakışını/dikkatini üstüne çekmek;etw ins Komische/Lächerliche \ziehen bir şeyi komikleştirmek/gülünçleştirmek;Saiten auf ein Instrument \ziehen bir çalgıya tel takmak;der Honig zieht Fäden bal iplik iplik oluyorZigaretten \ziehen (otomattan) sigara çekmek;Fäden \ziehen iplikleri çekmek [o almak];einen Vorteil aus etw \ziehen dat, bir şeyden çıkar sağlamak3) (heran\ziehen) çekmek (an/auf -e/-e);das Boot ans Ufer \ziehen tekneyi kıyıya çekmek;mich zieht überhaupt nichts nach Schweden İsveç beni hiç çekmiyor;es zieht mich nach Hause/in die Ferne canım eve/uzaklara gitmek istiyor4) ( Linie) çekmek;7) math almak;die Wurzel aus einer Zahl \ziehen bir sayının karekökünü almak8) ( im Kartenspiel) çekmekein gezogener Wechsel keşide edilmiş bir poliçeWein auf Flaschen \ziehen şarabı şişelere doldurmakII vi1) a. auto çekmek;das Auto/der Kamin zieht gut ( fam) araba/baca iyi çekiyor;er zog an seiner Pfeife piposunu tüttürdü;lass mich mal \ziehen ( an der Zigarette) bırak bir fırt çekeyimich ziehe nach Aachen Aachen'e taşınıyorum;sie \ziehen aufs Land şehrin dışına taşınıyor3) sein ( gehen, wandern) gitmek (zu/nach -e/-e); ( durchqueren) geçmek ( durch -den); ( Vögel) göç etmek;in den Krieg \ziehen savaşa gitmek;die Jahre zogen ins Land aradan yıllar geçti;4) ( im Spiel) sürmek, hamle yapmak;mit dem Turm \ziehen kaleyi sürmek5) ( Tee) demlenmek;den Tee zwei bis drei Minuten \ziehen lassen çayı iki üç dakika demlemek [o demlendirmek]das zieht bei mir nicht bu bana sökmez;dieser Trick zieht immer bu oyun her zaman söker7) ( schmerzen) sızlamakIII vrsich \ziehendieses Thema zieht sich durch das ganze Buch bu konu bütün kitap boyunca uzar gider2) (sich ver\ziehen) çekilmekes zieht! cereyan [o kurander] yapıyor!
См. также в других словарях:
karga tulumba etmek — birkaç kişi, birini kollarından bacaklarından tutup kaldırmak Emine kalkmak istemiyor, boyuna hıçkırıyordu. Ötekiler hep bir olup onu karga tulumba edince yanıma getirdiler. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
elleşmek — le, hlk. 1) Elle dokunmak 2) Elle itişerek şakalaşmak 3) Alışverişte, alanla satan birbirlerinin ellerini tutup sıkarak uzlaşmak 4) Birbirinin elini sıkarak güç denemesi yapmak 5) El sıkarak selamlaşmak 6) Ağır bir yükü kaldırmak için birkaç kişi … Çağatay Osmanlı Sözlük